Bu yazımda asker ve polislerimizin silahlı çatışma ve patlama sonrası yaşadığı travmaları kendi yaşadıklarım üzerinden anlatmayı düşünüyorum.
Birçok asker ve polisimizin hayatı, girdikleri silahlı çatışmalar ve maruz kaldıkları patlamalardan sonra asla eskisi gibi olmayacak, olamayacak şekilde değişiyor. Malum silahlı çatışmalar ve teröristle girilen silahlı mücadele normal bir insanın kaldıramayacağı durumlar…
Bu ağır şartlara maruz kalan asker ve polisler asla eskisi gibi normal olamıyor. Artık hayatlarında bir şeyler değişmiş oluyor.
Personelin yaşadığı travmalar psikolojisinde çok derin yaralar açıyor. Sadece personeli değil bütün ailesini ve çevresini etkilemesi ise işten bile değil... Bu travmalar her insanda farklı şekillerde dışa vuruyor; kimisinde ruhsal, kimisinde fiziksel olarak ortaya çıkıyor.
Birçok gazi asker ve polisle güçlü iletişime sahibim. Bu sebepten onların yaşadıkları travmalara şahit olma imkanı buldum.
Bu travmalar bazılarında yüz kaslarının seğirmesi, kimisinde göz seğirmesi, el titremesi şeklinde fiziksel tepkilerle ortaya çıkıyor. Kimi gömleğinin düğmelerini ilikleyemiyor. Kimi de benim gibi gece dişlerini sıkarak ve gıcırdatarak uyanıyor.
Bir de işin ruhsal ve psikolojik boyutu var. Bazı gaziler gece rüyasından korkunç kabuslar görerek kan ter içinde uyanıyor. Bir kısmı ise çok farkında olmasa da çok öfkeli oluyor. Öfke nöbetleri geçiriyor. Bu öfke patlamalarının en kötü kısmı ise öfkenin etrafta ki insanlara yansıması…
Gaziler işte bu şekilde hayatla mücadele etmek zorunda kalıyor. Kimi gaziler de travmalar fiziksel, kimisinde ruhsal, kimisinde ise hem fiziksel hem de ruhsal olarak dışa vuruyor. Bu konu o kadar derin ve önemli ki geri kalanını işin uzmanlarına bırakarak yazıma kendi yaşadıklarım üzerinden devam etmek istiyorum.
8 Şubat 2016 tarihinde Diyarbakır/Merkez Sur ilçesinde 4 kurşunla ağır yaralanarak önce Diyarbakır Asker Hastanesine kaldırıldım. Orada farklı branşlardan 6-7 askeri hekim tarafından ameliyat edildim. Ardından Ankara GATA’ya sevk edildim. GATA’da Anestezi Yoğun Bakım Ünitesi’nde 93 gün kaldım. O 3 aylık süreçte çok derin travmalar yaşadım. İlk zamanlar PKK’lı teröristlerce esir alındığımı düşünüyordum ve hemşireleri terörist sanarak ne zaman bana ilaç verseler:
“Bana işkence etmeyin, hemen şurada kafama sıkın hemen öleyim.” diyordum. Bu buhran iki hafta sürdü. Sonra atlattım derken…
Bir gün hastane odasının karşıdaki binanın çatısından göründüğünü ve orada keskin nişancı olduğunu düşünmeye başladım. Odamı değiştirmek istedim ama aşırı doluluktan mümkün olmadı. Her gün o çatıyı düşünüyor ve acaba oradan ne zaman atış gelecek diye kendimi sakınıyordum. Bu buhran da bir hafta sürdü ve geçti. Bu arada ilaçlar, solunum cihazı, kalbimin durması ve tekrar çalıştırılması gibi ağır şeyler de yaşadım. Bir süre odamda örümcek ve farelerin gezdiğini gördüm fakat bunlar da benim hayal ürünümdü. Sonradan anlayacaktım... Nihayet 3 ay sonunda yoğun bakımdan çıktım ve Gazi’ler Fizik Tedavi Merkezi’ne nakledildim. Orada da bir yıldan fazla süre fizik tedavi gördüm. Travmalar bitmiş miydi? Yoksa yönü mü değişmişti?
DÜŞMAN TEKERLEKLİ SANDALYE
Tekerlekli sandalyeli bir insandım artık. Nasıl olurdu?
Yığılıp kalmıştım bu iki tekerlekli nefret aletine…
Düşünün; 25 yıl en üst düzeyde fiziksel aktivitelere alışmış bir insan olarak bir anda tekerlekli sandalyeye mahkum oluyorsunuz.
Tekerlekli sandalye düşmandı bana ona öfke duyuyordum. Bu duruma alışmak da bir yılımı aldı.
Ya sonra?
ÖFKE PATLAMALARI DÖNEMİ
Tekerlekli sandalyeye alıştım ama sonrasında öfke patlamaları başladı. Herkese, her şeye öfkeliydim. Öfke patlamalarına bir de nöropatik(sinirsel) ağrılar eşlik etmeye başladı. Ağır ağrı kesicilerle ancak rahatlayabiliyordum. Ailemin yardımı ile bu durumu aştım. Şu anda ağrı kesicileri de bıraktım.
Öfke patlamalarını ve nöropatik ağrıları da aşmıştım ve nihayet biraz normalleşecektim...
2 yılım böyle sancılı geçmişti…
Ve Bursa’ya yerleşmiştim.
Travma bitmiş miydi?
BURSA’NIN SAVUNULMASI
Bursa’da eşim Aysun, kuzenlerim Ayser ve İsmail benim can dostlarım olmuştu. Bu üç kişi ve ailem beni resmen hayata bağlamıştı. Engelli yüzme şeklini, gülmeyi, şarkı söylemeyi, espri yapmayı İsmail’den öğrendim.
Ayser’den dertlerimle başa çakmayı, travmalarla baş etmeyi öğrendim. Kendisinin psikolog olması beni anlayış ve şefkatle dinlemesi birçok travmamı aşmamı sağladı.
Ya eşim; Aysun ondan hayatı, sevmeyi, vefayı ve aşkı öğrendim. Ne mutlu güzel insanlara sahip olanlara…
Travmalar geçti derken herkesin güvenliğini düşünmeye başladım. Ailemin, şehrimin, ülkemin, kuzenlerim Ayser ve İsmail’in güvenliğini..
Kuzenlerim Ayser ve İsmail’in 15. kattaki evlerinde otururken sürekli Bursa’nın bir düşman saldırısında nasıl savunulacağını anlattım. Nasıl silahlanılması gerektiğini, nerede konuşlanacağımızı, insanların düşmana karşı nasıl örgütlenmesi gerektiğini ayrıntısına kadar anlattım çünkü uzun zamandır bunu düşünüyordum.
Eşim ve kuzenlerim beni şaşkınlıkla dinliyordu. Ben de ısrarla bu konuyu onlara benimsetmeye çalışıyordum. Sonra psikolog olan kuzenim Ayser; bana saygıyla yaklaşarak: “Bu düşünceler sana zarar veriyor, burada düşman falan yok bak hepimiz seni seviyoruz, değer veriyoruz. Endişelenecek bir durum yok.” şeklinde şefkatle ve saygıyla ikna etti. Fakat ekledi : “Bir psikiyatrdan yardım almalısın.”
Gerçekten de bir süre psikiyatrdan yardım aldım ve ilaçlarla o endişeler geçti.
Sonunda bu durumu da aşarak ailemin de desteğiyle daha huzurlu ve mutluyum fakat bu “güvenlik endişesi” arada yoklamıyor değil…
SONUÇ
İşte dostlar çatışma ve patlamalara maruz kalmış asker ve polislerin neredeyse hepsi bu travmaları yaşıyor. Ülkemizde yeterli “Askeri psikiyatr” var mı acaba?
Varsa biz niye hiç yardım alamadık?
Asker ve polisler bu travmalarında genelde yalnız kalır. Tek başına mücadele eder. Eğer şanslı ise ailesi de destek olur. Bu tip travmalara maruz kalan personeli rehabilite etmek adına maalesef ki ülke olarak yetersiziz.
Personel hayatta tek başına bırakılıyor. Her konuda olduğu gibi bu konuda da profesyonel destek alamıyor.
Şuan Gazi’ler ne halde bilen var mı?
Ya soran var mı?
Gaziler kimsenin oy toplama aracı veya prim yapmak için resim çekilecek cisim değildir.
Neyse...
Çok uzun bir yazı oldu ama bu konuyu yeterince anlatabilmem için bu şekilde yazmam gerekti.
Umarım bu yazıyı sonuna kadar okuyan okurlarımız artık gazilere, polis ve askerlere daha anlayışlı yaklaşırlar diyerek burada noktalayayım.
YORUMLAR